KADIN

Tümü

Kadınların Mücadelesi: Karanlığa Karşı Direniş

(4 Ay, 19 Gün önce)
Hava karardıktan sonra bir kadının dışarı çıkamaması gerçeği, sokakta yürürken defalarca etrafını kontrol etmek zorunda kalması, içinde bulunduğumuz toplumun kadınlara dayattığı korkunun bir yansımasıdır. Güvensizlik içinde nefes alan kadınlar… Bu durum, kadınları sadece cinsel obje olarak gören karanlık zihniyetin, kadınları kısıtlaması ve üzerilerinde hakimlik kurma istekleri ile ilgilidir. ’’Kadın yapamaz.’’ diyenler, kadınların toplumdaki yerini kısıtlıyor, başarılarını hiçe sayıyor ve bununla kalmamakla beraber ne acıdır ki, her fırsatta aşağılayan, susturmaya çalışan bir düzeni destekliyor.
Eren ATEŞ
 
 
Şu bir diğer problemdir, sadece ‘’annelik’’ ve ‘’eşlik’’ rollerine indirgemek, kadının insan olarak değerini yok saymaktır.
Gelelim Türkiye'nin ana haber bültenlerine: ’’Eğri otur doğru konuş.’’ diye bir söz vardır. Doğruları konuşalım. Her gün olmazsa olmaz haberlerimizin konusu nedir? Katlettiğimiz, acı çektirdiğimiz kadınlar.
 
 
Acı Veren Gerçekler: Sesini Duyuramayanlar ve Toplumsal Sessizlik
 
 
Kadına yönelik erkek şiddeti, fiziksel olduğu kadar duygusal, psikolojik ve cinsel boyutlarıyla da bir insan hakları ihlalidir!
 
 
Özgecan Aslan… Mersin'in Tarsus ilçesinde 11 Şubat 2015'te tecavüz girişimine direndiği bahanesiyle katledildi.
 
 
Hande Kader… Tecavüz failine direnmeye çalışırken katledildi.
Hande’nin katilleri hâlâ aramızda dolaşıyor. Cinayetten önce, Haziran 2015'te polis tarafından engellenen İstanbul Onur Yürüyüşü’'nde polisin şiddeti karşısında direnirken çekilen fotoğraflarıyla basında yer alarak, Türkiye'de LGBTI+ topluluğu için bir simge hâline gelmişti. Nahif bir öfkeyle, kenarda olan biteni kaydeden gazetecilere sitem etmişti: ’’Çekiyorsunuz ama yayımlamıyorsunuz, sesimizi kimse duymuyor.’’
Zorunlu seks işçiliği yaparak kazandığı hayat, hep tehlikeliydi. Tıpkı buna zorlanan diğer LGBTI+ bireyleri gibi sokakta çalışıyordu. Tıpkı diğerleri gibi bundan bir çıkış arayıp da önüne engeller konanlardandı. Yakın arkadaşı Funda, ’’Bu işi severek yapmıyordu.’’ diyor ve ekliyor, ’’Kim severek yapar ki zaten?’’
 
 
Eylül Cansın… Yirmi üç yaşındaydı. Sabaha karşı saat 03.30 sularında İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nden intihara sürüklendi. Cesedine, Ortaköy sahiline yakın bir alanda ulaşılırken köprüden atlamadan önce çektiği video sosyal medyada yayıldı. Cansın, videoda şunları diyordu: ’’Bugün benim en güzel günüm. Çok mutluyum ama bugün benim için bir güzel gün daha olacak. Herkese teşekkür ediyorum.’’ diyerek başladığı videosuna şöyle devam etti: ’’Yapamadım çünkü, insanlar bana izin vermedi. Çalışamadım, bir şeyler yapmak istedim, yapamadım. Anladınız mı? Bana çok engel oldular. Beni çok mağdur ettiler. Herkesi Allah ile baş başa bırakıyorum. Şu an Boğaz Köprüsü’ne doğru gidiyorum.’’ diyerek toplumun acımasız yüzünü ifade etmişti. Toplumsal duyarsızlık ve ayrımcılık… Katiller, toplumda.
 
 
Emine Bulut… Dört yıl önce boşandığı eski eşi, Emine Bulut ve kızı ile kafede buluştu daha sonra da Emine Bulut ile tartışmaya başladı. Eski eş, yanında getirdiği bıçakla Bulut'a saldırarak vücudunun çeşitli yerlerinden ağır yaraladı ve olay yerinden kaçtı. Kızının, ’’Anne, ne olur ölme!’’ diye feryatlarına ’’Ölmek istemiyorum!’’ yakarışlarıyla istemişti. Katledildi.
 
 
Yukarıda sadece birkaç isim anmak, bu satırları yazarken bana ne kadar acı verse de, bu toplumun yansıması gerçeğini değiştirmiyor. Anıt Sayaç’a bakarsak, onlar birer isimden çok daha fazlası; adaletin sağlanmadığı, şiddetin bitirilemediği bir düzenin temsilcileri.
 
 
Bir kadın soluğu almak, erkeklere nazaran Türkiye’de bir hayli zor. Bireysel değil, toplumsal bir sorundur. Güvenli ve onurlu bir şekilde her bireyin yaşamalarını sağlamak herkesin görevidir. Bunlarla mücadele etmek, toplum için daha adil, bir gelecek demektir. Kimlik eşitliğine yönelik bu mücadelede dayanışma, cesaret ve kararlılık en önemli unsurlardandır. Her birey için hep birlikte adım atmalıyız.
 
 
Tüm kurumların iş birliği içerisinde çalışması, paneller oluşturması gerekir; kadınların ’’yaşama’’ öncelikli hakkı korunmalı, ayrımcılık ve şiddetle kararlılıkla mücadele edilmelidir.
 
 
Kadın Hakları: Bir İnsanlık Meselesi
 
 
Kadınları eşit haklara sahip olması, sadece bir toplumsal adalet meselesi değil, aynı zamanda insan hakları ile ilgili en önemli meseledir. Kadınların özgürce yaşamaları, kendilerini ifade edebilmeleri ve potansiyellerini gerçekleştirebilmeleri, bir toplumun ne kadar ilerlemiş olduğunu gösteren en önemli ölçütlerden biridir. Peki, biz bir millet olarak ne kadar ilerledik? Kimler engel oldu ve olmaya devam ediyor? Bugün hâlâ çözülmesi gereken pek çok sorun var. Kadınlar, toplumda hâlâ yok sayılmakta, katledilmekte. Kadınlar, şiddet ve ayrımcılıkla mücadele etmekte kalmayıp aynı zamanda eğitim gibi temel haklara erişim konusunda engellerle karşılaşmakta. Sen bunun için ne yapıyorsun?
 
 
Stereotiplerle mücadele… Kadınların seslerini duyurması, haklarını savunması ve gelecek nesillere daha adil bir dünya bırakmak için çalışması elzemdir. Çünkü, kadınların eşit haklara sahip olmaları sadece onların refahını artırmaz, aynı zamanda da toplumların ekonomik, sosyal ve kültürel gelişimine de katkı sağlar; kadınların var olduğu bir toplum, daha adil ve güçlü bir toplumdur. Mücadelemiz, hâlâ devam etmekte… Geçmişteki kadın hakları aktivistlerinin çabaları sayesinde önemli mesafeler aşmış olsak da, daha yapmamız için üzerimize düşen çok iş var. Kadınların hakkını savunmak, sadece bir toplumsal sorumluluk değil, insana dair en temel değerleri savunmaktır.
 
 
Şiddet: Toplumsal Boyutun Yansımaları
 
 
Cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan köklü bir problemdir. Kadına yönelik şiddet, sadece kadının değil, tüm toplumun bir sorunu olmalıdır. Çünkü, şiddetin olduğu bir toplumda, güvenli ve eşit bir yaşamdan söz edilemez! Şiddet, çoğu zaman erkek egemen toplumsal yapıların, geleneksel cinsiyet rollerinin ve güç ilişkilerinin bir yansımasıdır. Toplumlar, kadınları ikinci plana atan, onların seslerini kısıtlayan ve karar alma süreçlerinden dışlayan bir anlayışla şekillenmiştir. Bu anlayış, kadına şiddeti normalleştirebilir, hatta görmezden gelinmesine yol açabilir. Ancak şiddet, hiçbir koşulda kabul edilemez! Her birey, şiddetten korunmalı ve hakları hükümet tarafından güvence altına alınmalıdır.
 
 
Kadına yönelik şiddetle mücadelede hukuki önlemler büyük bir öneme sahiptir. Birçok ülkede, kadına yönelik şiddete karşı yasalar ve düzenlemeler vardır, ancak bu yasaların etkin bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Şiddete uğrayan kadınların başvurabileceği güvenli ve etkili mekanizmaların oluşturulması, devletin, hükümetin sorumluluğundadır. Şiddete uğrayan kadınların korunması, adaletin sağlanması gibi failleri yok edecek, teşvik etmeyecek cezalar toplumsal adaletin en temel taşlarındandır. Soruyorum, adaletin en temel taşlarından biri nerede? 6284 Sayılı Kanun Nerede? Neden ceza indirimleri?
 
 
Vicdanlar suskun, ağızlar kelepçeli. Tüm bunlara rağmen hâlâ misafirperverliğimizle, tarihimizle, atalarımızla, saygımızla, örf, âdet ve ahlak kurallarımızla övünme yüzsüzlüğümüz önde. Namus bekçiliğinde bir numarayız ama uçkur bağını herkese, her şeye açarak da bir numarayız.
 
 
Sıradan habermiş gibi kalmasın bu olaylar! Her gün günlerden, Hande Kader, Eylül Cansın, Didem Akay ve Esra Ateş. Her gün günlerden, Münevver Karabulut, Özgecan Aslan, Cansel Buse Kınalı ve Helin Palandöken. Her gün günlerden, Değer Deniz, Dilek Zengin, Ceren Damar ve Şule Çet. Her gün günlerden, Emine Bulut, Güleda Cankel ve daha niceleri...
 
 
Şiddetin önlenmesi, sadece hukuki düzenlemelerle değil, aynı zamanda kültürel ve toplumsal dönüşümle mümkün olacaktır! Unutma ki, herkes özgür olana dek sen de özgür değilsin!
Tüm yoldaşlarım, kız kardeşlerim, dayanışmamız hep sürecek. Hep birlikte, şiddetsiz, eşit ve özgür bir dünya inşa etmek için sokaklardayız! Dayanışmamız, yarınlarımızı yaşatır.
Kadın, yaşamdır. Yaşamı yok etme!
 
 
Kadın, her yerdedir!

İSTANBUL
EURO
39.7179
DOLAR
36.5387
ARŞİV