Mehmet Murat YILDIRIM
“Devrimci olmayı dünyanın ve üzerinde yaşadığım toprağın değiştirilmesi için bir mücadele içerisinde olmayı gerekli gördüm. Çok şey değiştirebilmiş değilim belki ama inatla yerinde duran bir devrimciyim. Kendimi Marksist olarak tanımlıyorum. İnsanlığın özgürlük mücadelesine inanıyorum. Bu toprakların devrimcilerinin, sosyalistlerinin, halklarının mücadelesine olan inancımı hiçbir zaman kaybetmedim.”
“Kayyum atamaları halk iradesini yok sayan, yerel yönetimlere vurulan büyük bir darbedir”
Kayyum uygulamalarını eleştirerek yerel yönetimlerde halkın iradesine yapılan müdahalelere dikkat çeken Saçılık, konu hakkında şunları söyledi:“Kayyum atamaları halk iradesini yok sayan, yerel yönetimlere vurulan büyük bir darbedir. Örneğin, Batman, Dersim ve Mardin gibi şehirlerde belediye başkanlarının yerine kayyum atanması, halkın seçtiği yöneticilerin gasp edilmesidir. Bu durum demokratik siyasetin doğasına aykırıdır. Seçilmiş kişilerin yerine atanmış görevlilerin getirilmesi meşru bir uygulama değildir. Demokrasiye inanan hiçbir insan bu durumu kabul edemez.” Saçılık, kayyum uygulamasının sadece bir yöntem değil, aynı zamanda halkın demokratik iradesine yönelik sistematik bir baskı aracı olduğunu belirtti.
“Bugünkü siyasi iklimde yeni bir çözüm süreci mümkün değil”
Yeniden çözüm sürecine dair sorumuza yanıt veren Saçılık, günümüz siyasi koşullarında böylesi bir sürecin imkansız olduğunu ifade etti:
“Bugünkü siyasi iklimde yeni bir çözüm süreci mümkün değil. AKP-MHP ittifakı, halkların eşitliği ve özgürlüğü fikrine düşmandır. İktidar, bu süreci samimiyetsiz bir şekilde yürüttü ve Suruç, Ankara Gar katliamları gibi acılara neden olan olaylar yaşandı. Bu süreçlerin ardındaki gerçekleri unutmamak gerekiyor. Kürt halkı, bu tür oyunlara karşı deneyim kazandı. Kürt sorununun çözülmediği koşullarda Türklerin de özgür ve eşit olması mümkün değildir.”
“Sağlık sistemindeki çeteleşme, yıllardır karşı çıktığımız özelleştirmenin yarattığı bir tahribattır”
Sağlık sektöründe yaşanan çeteleşme ve skandalları değerlendiren Saçılık, bu durumun özelleştirme politikalarının bir sonucu olduğunu dile getirerek şöyle konuştu, “Sağlık sistemindeki yozlaşma ve çeteleşme, yıllardır karşı çıktığımız özelleştirmenin yarattığı bir tahribattır. Örneğin, yeni doğan çetesi gibi oluşumlar bunun bir göstergesidir. Sağlık gibi temel bir insan hakkı, paraya endekslenince böyle çürümeler kaçınılmaz hale geliyor. İnsanların sağlığı üzerinden rant elde eden yapılar, toplumun en hassas noktalarını hedef alıyor. Bu durum insanlık dışıdır.”
“Bir yandan Filistin’e destek söylemleri, diğer yandan İsrail ile yapılan anlaşmalar”
Filistin meselesine dair den bir değerlendirme yapan Saçılık, İsrail’in saldırılarını sert bir dille eleştirerek şunları söyledi, “Filistin halkı yıllardır bir soykırımın hedefi haline gelmiş durumda. İnsanlık, Filistin’in yanında yer almak zorundadır. Ancak Türkiye gibi ülkeler bu konuda sürekli çifte standart uyguluyor. Bir yandan Filistin’e destek söylemleri, diğer yandan İsrail ile yapılan anlaşmalar… Bu iki yüzlülüğü kabul etmek mümkün değil.”
“Suriye Kürtleri, IŞİD barbarlığına karşı insanlık adına büyük bir mücadele verdi”
Suriye’nin kuzeyindeki Kürt halkının mücadelesini desteklediğini belirten Saçılık, sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Suriye Kürtleri, IŞİD barbarlığına karşı insanlık adına büyük bir mücadele verdi. Orada kadınların aktif rol aldığı, halkların eşit şekilde temsil edildiği bir yönetim modeli kuruldu. Bu, insanlık onurunun savunulması açısından çok değerli bir örnektir. Bu tür mücadeleler, sadece Kürt halkının değil, tüm insanlığın özgürlük mücadelesine ışık tutuyor.”
“Türkiye’de gerçek suçlular dışarıda”
Türkiye’de adalet sisteminin siyasallaştığını ve çifte standartların yaygın olduğunu dile getiren Saçılık, konuya ilişkin sözlerine şu tespitlerle son verdi, “Türkiye’de gerçek suçlular dışarıda korunurken, hak mücadelesi verenler hapishanelerde cezalandırılıyor. Bugün kadın cinayetleri, çeteleşme ve çocuk istismarı gibi toplumu derinden yaralayan konularda yeterince adım atılmıyor. Buna karşın, hak arayan işçiler, kadınlar, çevreciler sürekli hedef alınıyor. Adaletin siyasallaştığı, suç ve cezanın iktidarın politikalarına göre şekillendiği bir ülkede gerçek toplumsal barış mümkün değildir.”