YAZARLAR

Tümü

HIV ve AIDS: Toplumsal Ön Yargılar ve Çıkış Yolları

(3 Ay, 13 Gün önce)
Bugün, 1 Aralık Dünya AIDS Günü! HIV/AIDS’in toplumsal ve psikolojik etkilerine dikkat çekmek ve ayrımcılığı sona erdirmek için bugün bir fırsat olarak değerlendirilir.

Eren ATEŞ

 

HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezlik Virüsü), bağışıklık sistemine saldıran bir virüstür. Tedavi edilmediğinde bağışıklık sistemi zayıflar ve bu durum AIDS’e (Edinilmiş Bağışıklık Yetmezlik Sendromu) yol açabilir. AIDS, HIV'in neden olduğu, bağışıklık sisteminin ciddi şekilde çökmesiyle ortaya çıkan son aşamadır. HIV bir virüstür, AIDS ise bu virüsün tedavi edilememesi hâlinde gelişen bir sendromdur. Erken teşhis ve tedavi ile HIV kontrol altına alınabilir ve AIDS’e geçiş engellenebilir.

 

HIV ve AIDS, yıllardır hem tıbbi hem de toplumsal açıdan önemli bir gündem maddesidir. Bilim, HIV'in kontrol altına alınabileceğini, düzenli tedavi ile bireylerin sağlıklı bir yaşam sürdürebileceğini kanıtladı ancak Türkiye'de, tıbbi ilerlemelerin aksine, HIV pozitif bireylerin karşılaştığı ayrımcılık ve ön yargılar hâlâ çözülmesi gereken büyük bir sorun olarak maalesef ki karşımızda sert bir kaya gibi duruyor.

 

Türkiye'de HIV pozitif bireyler sıklıkla "ahlaki zayıflık" ya da "hatalı seçimler" ile ilişkilendiriliyor. Bu damgalama, bireylerin sağlık hizmetlerine erişimini kısıtlamakla kalmıyor; aynı zamanda aile, iş ve sosyal çevrelerinde yalnızlaşmalarına neden oluyor. Örneğin, HIV pozitif bir birey iş yerinde statüsünü açıklarsa mobbinge maruz kalabiliyor ya da işten çıkarılabiliyor. Hatta bazı sağlık çalışanlarının bile yanlış bilgi ya da ön yargısı nedeniyle HIV pozitif hastalara mesafeli yaklaştığı gözlemleniyor.

 

Bu ön yargıların kökeninde genellikle bilgi eksikliği yatıyor... HIV, hava yoluyla, tokalaşma, aynı ortamda bulunma ya da aynı tuvaleti kullanma gibi yollarla bulaşmaz ancak toplumun geniş kesimlerinde bu yanlış bilgiler hâlâ yaygın.

 

HIV ve AIDS denilince çoğu insanın aklına korku, endişe ve ön yargı dolu düşünceler geliyor. Oysa ki, bilim, HIV'in kontrol altına alınabilir bir virüs olduğunu ve HIV pozitif bireylerin düzenli tedaviyle sağlıklı bir yaşam sürdürebileceğini yıllar önce kanıtladı. Ne yazık ki Türkiye’de, tıbbi gelişmelerin bu kadar ileri olduğu bir dönemde bile HIV pozitif bireyler, toplumun ön yargıları nedeniyle birçok zorlukla karşılaşmaya devam ediyor. Bu bireyler, yalnızca sağlıkları için mücadele etmekle kalmıyor; aynı zamanda toplumun yanlış inançlarıyla da savaşmak zorunda kalıyor. HIV’in yalnızca kan ve korunmasız cinsel temas yoluyla bulaştığını bilmeyen birçok insan, HIV pozitif bireylerden uzak duruyor, onları dışlıyor ve damgalıyor. Birçok kişi hâlâ bu virüsün tokalaşma, sarılma ya da aynı ortamda bulunmak gibi yollarla bulaşabileceğine inanıyor. Bu bilgi eksikliği, ayrımcılığı körüklüyor. Aile içinde bile bireyler, ’’ahlaksızlık’’ ya da "hatalı bir hayat tarzı" suçlamalarına maruz kalabiliyor. Fakat HIV pozitif bireyler de herkes gibi birer insan; sevmek, çalışmak ve toplumun bir parçası olmak onların da hakkı. Ancak bu hakları, toplumun yanlış düşünceleri yüzünden ellerinden alınmaya çalışıyor. Bu noktada hepimize düşen önemli görevler var. Öncelikle HIV ve AIDS konusunda bilgi eksikliğimizi gidermeliyiz. Bu virüsün nasıl bulaştığını ve nasıl bulaşmadığını öğrenmek, ön yargılarımızı yıkmak için ilk adım olacaktır. HIV pozitif bireylerin tedaviyle normal bir yaşam sürdürebileceğini bilmek, onlara karşı olan korkularımızı azaltacaktır. Ancak bilgi tek başına yeterli değil tabii ki… Empati kurmayı öğrenmeli, ’’damgalamanın bir insanın hayatını ne kadar zorlaştırdığını’’ anlamalıyız. Herkes gibi onların da hayalleri, umutları ve mücadeleleri olduğunu unutmamalıyız. Bu konuda toplumsal bilinç yaratmalıyız! Medya kampanyaları, eğitim programları ve hukuki düzenlemeler, HIV pozitif bireylerin daha kapsayıcı bir toplumda yaşamasını sağlayabilir.

 

Korku yerine bilgiyi koyabilirsek, hem HIV pozitif bireylerin hayatlarını iyileştirebilir hem de daha güçlü bir toplum inşa edebiliriz.

 

Unutmayalım: Herkesin sağlık hakkına erişimi olmalı ve bu erişime saygı duymalıyız. HIV pozitif bireyler, toplumun bir parçasıdır ve kimse yalnızca bir hastalık üzerinden tanımlanmayı hak etmez. HIV tedavisi gören bireyler için kesinlikle psikolojik ve sosyal destek mekanizmaları güçlendirilmelidir. HIV, yalnızca bir virüstür; toplumsal ayrımcılıkla birleştiğinde bir toplumsal krize dönüşür. Ön yargılarımızı ve bilgisizliklerimizi aşarak HIV pozitif bireylerin yaşamlarını kolaylaştırabiliriz. İnsanlara hastalıklarıyla değil, umutları ve insanlıklarıyla yaklaşmalıyız.

 

Damgalama değil destek, dışlama değil dayanışma hayat kurtarır!

Sesimizi Duyuralım: Bugün bir kişiye HIV hakkında doğru bilgi ulaştırarak, yarın daha kapsayıcı bir toplumun temelini atabiliriz. Bu değişim, "seninle" başlar. İnsanları hastalıklarıyla, yönelimleriyle, görünüşleriyle değil, yürekleriyle değerlendirdiğimiz bir dünya dileğiyle..

 

 


İSTANBUL
EURO
39.6843
DOLAR
36.5350
ARŞİV