YAZARLAR

Tümü

Kutuplaşma Sarmalında Biz

(3 Ay, 9 Gün önce)
Toplumlar, farklı kimliklerin, inançların ve yaşam biçimlerinin bir arada var olduğu bir yapı taşır ancak, bu çeşitlilik, eğer doğru bir şekilde yönetilmezse, toplumsal kutuplaşmaya dönüşebilir. Türkiye, tarih boyunca kültürel ve etnik zenginlikleriyle öne çıkmış bir ülke olsa dahi maalesef son yıllarda da artan ayrışması ve kutuplaşması, ’’toplumsal barışı’’ ciddi şekilde ’’tehdit’’ etmektedir.

Eren ATEŞ

 

Ayrışan Toplum ve Ortak Geleceği

 

Türkiye’de toplumsal kutuplaşmanın kökeni, tarihsel, siyasal ve ekonomik dinamiklere dayanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu’ndan miras kalan çok kültürlü yapının modern ulus-devlet inşası sürecinde tek bir kimlik etrafında yeniden tanımlanması, kimlik ve aidiyet tartışmalarının başlangıç noktası olmuştur, biliriz. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren de farklı etnik, dini ve kültürel grupların taleplerinin göz ardı edilmesi, kutuplaşmayı derinleştiren bir faktör olmuş, günümüze kadar ilerlemiştir. Günümüzde ise ekonomik eşitsizlik, eğitimde fırsat adaletsizliği ve medyanın manipülatif rolü, kutuplaşmayı besleyen temel unsurlar arasındadır. Özellikle siyasetteki ayrıştırıcı dil, bireyler arasındaki güven bağını zayıflatmakta ve ortak bir toplumsal paydada buluşmayı zorlaştırmakla kalmayıp tehdit unsuru göstererek zarar vermektedir.

 

LGBTI+ Ayrımcılığı: Toplumun Öteki Yüzü

 

LGBTI+ bireylerin maruz kaldığı ayrımcılık, toplumsal kutuplaşmanın derinleştiği alanlardan biridir. Türkiye’de, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim farklılıkları uzun yıllardır bir tabu olarak görülmekte; bireyler sosyal hayatın dışına itilmekte ve nefret söylemlerine maruz kalmaktadır. Bu ayrımcılık, yalnızca bireylerin özgürlüklerini kısıtlamakla kalmaz, toplumun bir kesiminin diğerine karşı nefretle beslenmesine yol açarak kutuplaşmayı daha da artırır. Sorunun temelinde, toplumsal ön yargılar, bilgisizlik ve siyasi düzlemde kullanılan dışlayıcı söylemler bulunmaktadır.

 

Mülteci Sorunu: Ekonomik ve Sosyal Baskılar

 

Mültecilerin yerel halkla rekabet içinde olduğu algısı, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde artan işsizlik ve kaynak kıtlığıyla birleşerek mültecilere yönelik ön yargı ve ayrımcılığı körüklemiştir. Ayrıca, entegrasyon politikalarının yetersizliği, mültecilerin toplumla kaynaşmasını engellemiş ve iki grup arasında görünmez duvarlar örmüştür.

 

Kutuplaşmanın Gölgesi

 

Kutuplaşmanın en önemli tetikleyicilerinden biri de medyanın rolüdür. Gerek sosyal medya, gerekse geleneksel medya, taraflı haberlerle gruplar arasındaki farklılıkları öne çıkararak ayrışmayı derinleştirmektedir. Özellikle LGBTI+ bireyler ve mültecilere yönelik ön yargıları pekiştiren haberler, bu grupların toplumun geneliyle ilişkilerini zedelemektedir.

 

Toplumsal Birliğin Temeli Atılmalı

 

Kutuplaşmayı azaltmak için öncelikle sorunların kökenine inmek ve etkili politikalar geliştirmek gerekmektedir:

 

1. Hoşgörüyü Teşvik Eden Eğitim: Eğitim müfredatı, farklılıklara saygıyı ve empatiyi teşvik eden değerlerle yeniden yapılandırılmalıdır. LGBTI+ bireyler ve mülteciler gibi dezavantajlı grupların toplumda kabul görmesi için bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmelidir.

 

2. Yasal Düzenlemeler: LGBTI+ bireylerin haklarını koruyacak yasal düzenlemeler yapılmalı, ayrımcılık ve nefret söylemine karşı ’’etkin’’ yaptırımlar getirilmelidir. Mültecilerin sosyal entegrasyonu için ise dil kursları, istihdam projeleri ve toplumsal dayanışma etkinlikleri artırılmalıdır ve dünya için topluma geri kazanılmalıdır.

 

3. Medyanın Rolü: Medya, ayrıştırıcı söylemler yerine birleştirici içeriklere öncelik vermelidir. Sosyal medya platformlarının nefret söylemi ve dezenformasyona karşı daha etkin denetim mekanizmaları geliştirmesi gerekmektedir.

 

4. Siyasette Birleştirici Dil: Siyasi liderlerin kutuplaştırıcı söylemlerden uzak durarak toplumu birleştirici bir dil kullanmaları, kutuplaşmanın azalmasında kilit bir role sahiptir. Uymayan bireyler siyasetten uzaklaştırılmalıdır.

 

Farklılıklar, zenginliktir.

 

Toplumsal kutuplaşma, sadece belirli grupları değil, bir bütün olarak toplumun geleceğini tehdit eden bir sorundur. Farklılıkları tehdit değil, bir zenginlik olarak görmek, ön yargıları aşarak birlikte yaşama kültürünü güçlendirmek Türkiye’nin barış ve huzur dolu bir geleceğe ulaşmasında en önemli adım olacaktır.


İSTANBUL
EURO
39.7179
DOLAR
36.5387
ARŞİV