HAZAL BATTALOĞLU
Ankara’nın mücadele belleğinde özel bir yeri olan Tandoğan, tarih boyunca emek ve direnişle anılmıştır. 10 Ekim Gar Katliamı, meydanın biraz ilerisinde, Ankara Garı önünde gerçekleşmiş olsa da, o gün barış için bir araya gelen kortejlerin çoğu Tandoğan’dan hareket etmişti. Katliamın bıraktığı acının ardından bu meydan, sadece kayıpların yasını değil, mücadele ve dayanışmanın devam etme iradesini de taşıdı. 30 Kasım’da on binlerce insanın bu alanda toplanması, hem geçmişin mücadelelerine bir selam hem de geleceğe dair bir söz niteliğindeydi. Bu meydan, geçmişle bugünü birbirine bağlayan bir direnç noktasıdır.
Meydanın içinde yürürken farklı hayatların aynı isyanla buluştuğunu görmek çarpıcıydı. Bir köşede yaşlı bir teyze, "Emekliyim, açım" yazan dövizi taşıyordu. Yanında bir genç kadın, "Kira, fatura, yemek arasında sıkıştım" diye bağırıyordu. İki farklı hayat, aynı çıkmaz. Herkesin hikâyesi ayrı ama derdi ortak: Bu sistem insanca yaşama hakkımızı elimizden alıyor. Alanda yürürken genç bir arkadaşımın şu sözleri içime işledi: "Bu kadar insanı bir arada görmek umudumu yeniden yeşertti." Çünkü sistem bizi yalnızlaştırarak yenmek istiyor. Ama o gün orada, yalnız olmadığımızı gördük; birbirimize yaslanınca daha güçlü olduğumuzu hissettik.
30 Kasım, sadece bir miting değil, hayatlarımızın çalınmasına karşı yükselen bir çığlıktı. Geçinememenin, yoksulluğun, adaletsizliğin dayattığı yalnızlığa karşı kolektif bir yanıt verdik. Bu birliktelik, meydandaki her sloganla, her pankartla, her kahkahayla ve bazen gözyaşlarıyla güçlendi. O gün, insanca bir yaşam talebinin nasıl bir mücadeleye dönüştüğünü bir kez daha gördük.
Ve bu daha başlangıç. Çünkü birliktelik bir kez büyümeye başladı mı, önünde hiçbir güç duramaz. Tandoğan, geçmişin acılarını ve mücadelesini bugüne taşıyarak, dayanışmayı yarına aktardı. Şimdi sıra bizde; meydanlardan umut büyütmeye, insanca bir yaşamı hep birlikte kazanmaya devam edeceğiz.