Hazal BATTALOĞLU
Firavunların Çöküşüne Giden Yol
Eski Mısır’da, halktan toplanan ağır vergilerle görkemli piramitler inşa edildi. Peki ya o halk? Kıtlık döneminde depolara kilit vurulurken açlıktan ölüyordu. Tahıl, halk için bir yaşam kaynağı değil, bir lüks hâline gelmişti. Bunun sonucunda tahıl depoları yağmalandı, Firavunların ilahi otoritesine olan inanç sarsıldı. Halkın açlığı karşısında “Tanrı-Kral” bile bir şey yapamadı. O taş piramitler, aslında adaletsiz bir düzenin sembolü olarak yükseldi.
Roma: Topraksız Köylülerin İsyanı
Roma İmparatorluğu, savaş ekonomisini finanse etmek için köylülerin belini büken vergiler topluyordu. Küçük çiftçiler borçlarını ödeyemeyip topraklarını kaybetti. Bu insanlar ya büyük toprak sahiplerinin kölesi oldu ya da isyan bayrağını açtı. Roma bu isyanları bastırmayı başardı ama bu başarı, kısa vadeli bir oyundu. Çiftçiler üretimden çekilince tarımsal ekonomi çöktü ve Roma içeriden çürümeye başladı.
Büyük ders şu: Bir sistemi ayakta tutan emekçiyi boğarsanız, o sistem bir gün nefes alamaz hâle gelir.
İngiltere Köylü Ayaklanması: Kelle Vergisine Başkaldırı
1381 yılında İngiltere’de “kelle vergisi” uygulandı. Bu vergi, zengin-fakir demeden herkesten aynı miktarda alınıyordu. Eşitlik dedikleri buydu işte: Zengin için cep harçlığı olan bu vergi, yoksul köylünün tüm geçimini yutuyordu. Wat Tyler liderliğinde başlayan isyan, “bizi yaratan aynı Tanrı, neden siz soylusunuz biz köleyiz?” diye haykıran bir halk hareketine dönüştü. Vergi kaldırıldı ama düzen değişmedi. Yine de bu isyan feodalizmin çöküşüne giden yolu açtı.
Fransız Devrimi: Kralların Vergisi, Halkın Devrimi
“Özgürlük, eşitlik, kardeşlik” sloganıyla başlayan Fransız Devrimi’nin temelinde de vergi adaletsizliği yatıyordu. Soylular ve kilise vergiden muaf tutulurken, halk sınıfı tüm yükü taşıyordu. Üstüne bir de kıtlık eklenince, halk Bastille’in kapısını kırdı. Sonuç mu? Sadece vergi sistemini değil, monarşiyi de yerle bir ettiler. Fransız Devrimi, halkın sadece vergi mükellefi olmadığını, siyasi özne olduğunu haykırdığı bir dönüm noktasıydı.
Bu Topraklarda Celali İsyanları: Köylü Toprağını Terk Ediyor
Osmanlı’da halkı en çok ezen vergilerden biri “çift bozan vergisi”ydi. Tımar sistemi bozulunca köylülerin sırtına mültezimlerin (vergi tahsildarları) yükü bindi. Köylü toprağını bırakıp dağlara çıktı. Celali İsyanları böyle doğdu. Osmanlı bu isyanları kanla bastırdı, ama bir şeyi unutmayalım: Bastırılan her isyan, bir çöküşün habercisidir. Osmanlı, halktan kopuk ekonomik politikaları yüzünden kırsal ekonomisini toparlayamadı ve merkezi otoritesini kaybetti.
Günümüze Bir Selam
Günümüzde bu hikâyelerden ders alınmış mıdır? Elbette hayır. İsmini vermek istemediğim bir ülkede, insanlar elektrik faturalarını ödemek için taksit yaptırıyor. Çay içerken “şu bardaktaki vergi ne kadardır acaba?” diye düşünmeye başlıyor. Lüks yatlar için vergi indirimleri yapılırken, halkın temel ihtiyaçları bile bir “lüks” gibi gösteriliyor.
Üstelik bir de “vergiler halkın refahı için harcanıyor” deniliyor. Evet, halkın ışıkları sönerken birilerinin saraylarının ışıkları hiç sönmüyor. Ama tarih bize şunu söylüyor: Vergi adaleti sağlanmadığında, isyanlar kaçınılmazdır. Bastille’den Roma’ya, Celalilerden bugüne, halkın sabrı ne kadar büyük olsa da sınırsız değildir.
Bu isyanlar halkın ekonomik adaletsizliğe karşı verdiği en doğal tepkidir. Bugün de eşitsizlik sürüyor ve halkın sırtına yüklenen dolaylı vergiler büyüyor. Ama unutmayalım: Adaletsizlik tarih boyunca hiçbir sistemi ayakta tutamamıştır.
Tarih bize hep aynı dersi veriyor: Halkın sırtına yük bindirerek saraylar inşa edenler, bir gün o saraylarda yapayalnız kalır.
Ve bir gün, o ışıklar fatura ödenmediği için değil, halkın öfkesinden ötürü söner.