İrem KABATAŞ
Hemşin kültürü deyince sizin aklınıza ilk olarak ne geliyor? Gelenekler ve görenekler modern yaşama nasıl uyum sağlıyor?
"Hemşinlilik deyince aklıma ilk olarak ana dilim geliyor. Yaylalar geliyor. Yaylacılık, kültürümüzde çok önemli bir yer tutar. Eskiden insanlar yaylalarda 3 ay boyunca kesintisiz yaşardı. Bugün bu süre oldukça kısaldı, hatta neredeyse günübirlik geliniyor," diyor Özkan ve ekliyor:
"Atma türküler de çok önemli bir parçamız. Kültürümüzü ifade etmenin en güçlü yollarından biridir. Folklorik temalar arasında kuşlar, ayı gibi doğayla bağlantılı unsurlar, dereler ve yaylalar bulunur. Bu kültür, doğayla iç içe yaşayan, samimi ve sıcakkanlı insanların oluşturduğu bir topluluğun mirasıdır." Modern yaşamla uyum sürecini ise şöyle açıklıyor: "Yaylacılık artık eski anlamını yitirdi. İnsanlar artık yaylaları yazlık veya turistik bir destinasyon gibi kullanıyor. O eski kolektif yaşam biçimi neredeyse yok oldu. Bu da kültürün aktarılmasını ve sürdürülmesini zorlaştırıyor."
Hemşince'nin bugünkü durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Dilin korunması ve yaşatılması için neler yapılabilir?
Özkan, Hemşince’nin yok olma tehlikesine dikkat çekiyor: "UNESCO, Hemşince’yi 'T2', yani ciddi tehlike altındaki diller arasında sınıflandırıyor. Dilin yok oluş aşamaları belirli: Önce dili konuşanların sayısı azalır, ardından genç kuşaklar dili anlamaya başlar ama konuşamaz. Sonra dil, sadece anı olarak kalır. Bugün, özellikle 15 yaş altı çocuklar arasında ‘anlıyorum ama konuşamıyorum’ durumu çok yaygın. Büyük şehirlerde büyüyen Hemşinli çocuklar dili neredeyse hiç duymadan yetişiyorlar."
Dilin korunması için atılması gereken adımları ise şu şekilde özetliyor:
Kurumsal Destek: "Hemşince’nin anayasal ve yasal güvencelere kavuşması gerekiyor. Eğitim dili olmalı, belediyelerde yerel hizmetlerde kullanılmalı, kitap ve materyal üretimi desteklenmeli."
Algı Değişimi: "Halk, Hemşince’yi modern yaşamın bir parçası olarak görmeli. Televizyon, radyo ve kitaplar bu algıyı değiştirmede önemli."
Gençlerin Katılımı: "Genç kuşaklar bu mirası yaşatmaya yönelik projelerde aktif rol almalı. Dil ancak konuşularak yaşatılabilir."
Hemşinlilerin büyük şehirlere göç etme nedenleri nelerdir? Göç, Hemşin kimliğini ve kültürünü nasıl etkiliyor?
"Hemşinlilerin göç nedenleri Türkiye genelindeki diğer göç süreçleriyle benzerlik gösteriyor. Ekonomik sebepler, köylerden şehirlere göçün başlıca nedeni. Eskiden köylerde yaşayanlar, şimdi kasabalara veya şehir merkezlerine taşınıyor. Göç, kültürel erozyonun en büyük nedenlerinden biri," diyor Özkan. "Özellikle köy okullarının kapanması, ailelerin çocuklarının eğitimine kolay erişim sağlamak için kasabalara taşınmalarına neden oldu. Kasabalarda, Lazlar ve Hemşinliler gibi farklı gruplar bir arada yaşıyor ve ortak dil Türkçe olduğu için Hemşince giderek daha az konuşuluyor. Bu durum, çocukların dili öğrenmesini zorlaştırıyor."
Hemşinliler, Türkiye'nin toplumsal ve siyasi hayatında nasıl bir rol oynuyor? Çevre duyarlılığı ve doğa savunmasında nasıl bir yer tutuyorlar?
"Hemşinliler, doğaya bağlılıkları ve çevre duyarlılıklarıyla Türkiye’nin toplumsal ve siyasi hayatında dikkat çeken bir topluluktur," diyor Mahir Özkan. "Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde çevreye yönelik projelere karşı ciddi bir direniş sergilediler. HES (Hidroelektrik Santrali) projelerine karşı yürütülen protestolar ve 'Yeşil Yol' projesine karşı yapılan direnişler bunun en çarpıcı örneklerindendir. Bu mücadelelerde kültürel unsurların da aktif bir şekilde kullanıldığını gördük. Örneğin, Yeşil Yol projesine karşı yapılan direnişte eski bir Hemşin geleneği olan Vartavar Şenlikleri yeniden canlandırıldı. Bu etkinlik, doğa savunmasını kültürel bilince bağlayan önemli bir sembol oldu. Doğaya yönelik bu duyarlılık, sadece bir yaşam alanını savunma çabası değildir; aynı zamanda kültürel bir mirası koruma mücadelesidir. Hemşinliler, doğayı korumanın, o doğada yaşayan kimliği ve kültürü de korumak anlamına geldiğini bilirler. Bu nedenle, çevre mücadelelerinde topluluk olarak güçlü bir şekilde yer alırlar.’’
Sizi çok etkileyen bir Hemşinli hikayesi veya deneyimi var mı?
Mahir Özkan, annesiyle yaşadığı bir anıyı paylaşarak bu soruya yanıt veriyor: "Üniversite yıllarımda birkaç kız arkadaşım İstanbul’a gezmeye gelmişti ve bizde kalıyorlardı. Annem misafirlerimizi görünce çok heyecanlandı. Onlara, 'Ne güzel, siz okumuşsunuz, yazıyı biliyorsunuz, kendi işiniz olacak' dedi. Annem, hiç okula gitmediği için kız çocuklarının okumasını çok isterdi. Ancak bir süre sonra Hemşince konuşmaya başladı. Arkadaşlarım doğal olarak hiçbir şey anlamıyordu. Anneme 'Anne, neden Türkçe konuşmuyorsun?' diye sordum. Bana 'Türkçe konuşunca yoruluyorum' dedi." Bu yanıtın kendisini çok etkilediğini belirten Özkan, "Bu söz, dilin duygularımızla olan güçlü bağını anlamamı sağladı. Annem Türkçe konuşmaya çalışırken, düşüncelerini aktarmakta zorlanıyordu. Hemşince konuştuğunda ise düşüncelerini ve hislerini özgürce ifade edebiliyordu. Bu deneyim, dilin yalnızca bir iletişim aracı olmadığını, aynı zamanda insanın kimliğini, duygularını ve kültürel bağlarını ifade etmenin en güçlü yolu olduğunu bana öğretti," diyor. "Bu anı, aynı zamanda Hemşin kültürünün yaşatılmasında kadınların nasıl bir rol oynadığını da gösteriyor. Annem, Hemşince’yi bir yandan doğal bir şekilde konuşurken, diğer yandan bizim Türkçe’ye odaklanmamız gerektiğini düşünüyordu. Ama bu dilin canlı kalmasında onun gibi kadınların günlük yaşamda bu dili kullanması çok etkili oldu." Bu anı aynı zamanda Özkan’ın öykü kitabında da ‘’Yorgun’’ adıyla geçmekte.
Hemşince dilbilgisi kitabınız bu alanda yeni bir yaklaşım sunuyor. Bu kitabı yazmaktaki amacınız neydi?
"Bu kitabı yazmamın amacı, kalıcı bir materyal oluşturmak ve Hemşince’nin Ermenice ile olan ilişkisini bilimsel bir şekilde göstermekti," diyor Mahir Özkan. "Topladığım ders notları birikmeye başladıkça ve işe yaradığını gördükçe bunları kitaplaştırmaya karar verdim. Kitap, Hemşince’nin dil yapısını anlamak isteyenler için temel bir kaynak olmasının yanı sıra, genç kuşaklara bu dili yaşatma çağrısı niteliği de taşıyor."
Kitabın özgün yanını ise şöyle açıklıyor: "Batı Ermenicesi ile karşılaştırmalı olarak hazırlanmış bu kitap, Hemşince’nin kökenlerini ve özgünlüğünü daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bu, dilin aynı zamanda bir kültürel miras olduğunu da ortaya koyuyor. Toplumumuzda bu ilişki pek bilinmiyor. Kitap, dilin tarihsel bağlamını anlamak isteyenler için önemli bir kaynak oldu."
Hemşinliler, Karadeniz'deki diğer azınlık gruplarla nasıl bir ilişki içinde?
"Hemşinliler, tarih boyunca Lazlar, Rumlar ve Gürcüler gibi Karadeniz’in diğer topluluklarıyla yoğun bir etkileşim içinde olmuşlardır," diyor Mahir Özkan. "Bu etkileşim, ortak horonlar, yemek kültürü, yaylacılık gibi unsurlarda kendini gösteriyor. Ancak diller ve kimlikler açısından belirgin farklılıklar var: Hemşince, Ermenice’nin bir lehçesi olarak kabul edilirken, Pontuslular Yunanca bir lehçe konuşuyor, Lazlar ise Kafkas dillerinden olan Lazca’yı kullanıyor. Bu çeşitlilik, Karadeniz’in kültürel zenginliğini oluşturuyor."
Mesleki farklılıklara da değinen Özkan, "Hemşinliler, tarih boyunca genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşırken, Lazlar daha çok denizcilik ve balıkçılık gibi mesleklerde yer aldılar. Bu, coğrafi koşullar ve yaşam tarzlarındaki farklardan kaynaklanıyor. Yaylacılık, nakliyat ve hayvancılık Hemşinlilerin yaşamında belirleyici olurken, Lazlar Karadeniz’in sahil bölgelerinde ticaret ve denizle ilgili işlerde daha fazla yer aldılar," diyor.
Geçmişteki toplumsal sınırların modernleşmeyle değiştiğini belirtiyor: "Eskiden Hemşinliler ve Lazlar arasında kız alıp verme gibi ilişkiler pek yaygın değildi. Ancak bugün, eğitim ve kentleşme bu ayrışmaları büyük ölçüde azalttı. Karma evlilikler ve ortak sosyal alanlar artık daha sık görülüyor. Buna rağmen, kırsal kesimlerde bu tür evlilikler hala sınırlı."