Mehmet Murat YILDIRIM
“Kürtlerin haklı ve meşru bir mücadelesi olduğunu dünya kabul ediyor, ancak en büyük eksikliğimiz birlik olamamamızdır” diyen Demirbaş, Kürt halkını ve Kürdistani partileri birlik olmaya çağırdı. Demirbaş, Kürtlerin torunlarına hesap vermek zorunda kalabileceğinin altını çizerek, “Bugün birlik olmazsak yarın çok geç olabilir. Torunlarımız bize ‘Neden bir statü elde edemediniz?’ diye soracaklar. Bundan utanan her Kürt artık düşünmelidir” ifadelerini kullandı.
"Haritalar değişiyor, Kürtler dışlanabilir"
Demirbaş, dünyanın yeni bir şekillenme sürecine girdiğini belirterek, Kürtlerin bu değişim sürecinde yer alamaması durumunda yeniden dışlanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağına dikkat çekerek şöyle konuştu; “Bugün dünya yeni haritalar üzerinde müzakere ediyor. Eğer birlik olmazsak bu haritalarda bize yer kalmayacak. Boğazlıyan ve Lozan süreçlerinde olduğu gibi yine parçalanıp birbirine yutturulacağız. Kürtlerin artık buna izin vermemesi gerekiyor.”
Bağımsız inisiyatif ve ortak talepler
Demirbaş, Kürtlerin ulusal birliğini sağlamak için iki somut öneride bulundu:
1. Bağımsız inisiyati: Akademisyenler, sanatçılar ve kadınların inisiyatif alarak Kürt örgütleri arasında arabuluculuk yapması gerektiğini ifade eden Demirbaş, “PKK, KDP, YNK, İran’daki Kürtler ve Rojava’daki tüm siyasi yapıların bir araya gelmesi için tarafsız bir inisiyatif harekete geçmelidir” dedi.
2. Ortak talepler listesi: Bütün Kürtlerin imzalayacağı 5 ila 15 maddelik bir ortak talep hazırlanması gerektiğini belirten Demirbaş, bu taleplerin dünya kamuoyuna duyurulmasını önerdi.
“Kürt Sorunu bir örgüt sorunu değil”
Bazı çevrelerin Kürt sorununun bir “örgüt sorunu” olduğunu öne sürdüğünü hatırlatan Demirbaş, bu görüşe sert tepki gösterdi. Demirbaş bu konu hakkında şöyle konuştu,
“Kürt sorunu bir örgüt sorunu değildir. Eğer öyle olsaydı, Şeyh Said ve Seyit Rıza döneminde de Kürt isyanları olmazdı. Sorun, Kürt halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesine karşı, inkâr ve imha zihniyetidir.”
Basın özgürlüğünün kısıtlanmasına yönelik ve Suriye’nin kuzeyinde katledilen gazetecilere de değinen Demirbaş, “Saldırılar İnsanlık Suçudur”
Açıklamasında basın özgürlüğüne yapılan saldırılara ve Suriye’nin Kuzeyinde katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’ne de değinen Demirbaş, basın mensuplarının hedef alınmasını sert bir dille eleştirerek, “Basın mensuplarını öldürmek insanlığı öldürmektir. Zalimler bilsin ki bu cinayetler suçlarını örtmeyecek. Gerçekler mutlaka açığa çıkar ve bu suçları işleyenler hukuk önünde hesap verecektir” dedi.
"21. Yüzyıl Kürtlerin yüzyılı olabilir"
Demirbaş, Kürtlerin birlik sağlaması durumunda 21. yüzyılın Kürtlerin yüzyılı olacağını vurguladı. “Bugün harekete geçersek, Kürtlerin insanlık değerlerini savunan duruşu ile Orta Doğu’da çözümün anahtarı olabileceğini göreceğiz” diyen Demirbaş, Sayın Öcalan’ın 2013 yılında önerdiği Kürt Ulusal Kongresi’nin önemine dikkat çekti ve şöyle dedi, “2013’te ulusal birlik sağlanabilseydi, Kürtler bugün çok daha güçlü bir konumda olurdu. Artık hiçbir Kürt örgütü veya şahsiyeti ulusal çıkarları kişisel ya da aşiret çıkarlarının gerisine atmamalıdır.”
“Kayyım rejimi özgür iradeye tahammülsüzlüktür"
Abdullah Demirbaş, kayyım uygulamalarına ilişkin de sert eleştirilerde bulundu. Kayyım rejiminin, halkın iradesini yok saymaya yönelik bir diktatörlük aracı olduğunu ifade eden Demirbaş, şunları söyledi, “Kayyım uygulamaları, özgür iradeye tahammülsüzlüğün bir göstergesidir. Bugün Türkiye’deki diktatörlük rejimi, halkın özgür iradesini engellemek için kayyumları bir silah olarak kullanıyor. Ancak bu beyhude bir çabadır; çünkü Kürt halkı yüzyıldır zulme ve diktatörlüğe boyun eğmemiştir.”
Kayyum uygulamalarının Kürt halkının iradesini hedef aldığını belirten Demirbaş, Kürt sorununun bu tür uygulamalarla bastırılamayacağını şu sözlerle ifade etti, “Bazıları, Kürt sorununu bir ‘örgüt sorunu’ olarak gösterip, meseleyi sulandırmaya çalışıyor. Bu büyük bir yalandır. Eğer sorun örgütlerden ibaret olsaydı, yüzyıl önce Şeyh Said ve Seyit Rıza döneminde çözülürdü. Kürt sorunu, halkın özgürlük ve eşitlik mücadelesine karşı, inkâr ve imha zihniyetidir. Kayyum zihniyeti de bu imha politikasının bir parçasıdır.”
