Ömer BÖLÜM
1 Ocak 2025 tarihinden itibaren geçerli olacak asgari ücretin halkın sofrasına sefaletten başka bir şey götürmeyeceği aşikâr. Bu artışla çalışanların yaşam standartlarının iyileştirilmesi hedeflendiğini söyleyen iktidarın, yoksulluk dağlarından bir haber yaşadığı, bolluk ve zenginlik içerisinde sürdürdükleri hayatın acı gerçeğini de gözler önüne seriyor.
Türkiye’de enflasyon ve maaş zamları, ekonomik göstergeler ve toplu sözleşme süreçleri doğrultusunda belirlenmesi gerekirken, belirlenen zam ise bu oranın çok aşağısında kalıyor.
Türkiye’de yoksulluk sınırı, dört kişilik bir ailenin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için, gıda, giyim, konut, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi harcamaları göz önünde bulundurularak yapılması gerekiyor. TÜRK-İŞ verilerine göre, yoksulluk sınırı 2024 Nisan raporunda 57.736 TL olarak belirlenirken, BİSAM’ın Kasım 2024 raporuna göre ise yoksulluk sınırı 72.524 TL olarak hesaplanmış. Bu veriler bile bize yapılan zam oranı ile yoksulluk sınırı arasındaki uçurumun ne derece uçuk olduğunu gösteriyor. İktidar kendi çevresini ve onunla birlikte hareket eden kitleyi doyurmaya devam etsin, ülkenin yüzde 15’lik gibi yüksek orana sahip olan halkı ise yoksullukla mücadele etmeye devam etsin. “Bu düzen böyle mi olmaz?” diyecek bir muhalefetin eksikliğini ise halk iliklerine kadar maalesef hissediyor.
Enflasyon ve yaşam maliyetlerindeki artışlar, yoksulluk sınırının gün geçtikçe daha da yükselmesine neden olurken, Türkiye’nin ekonomik politikalarında ise herhangi bir değişiklik maalesef söz konusu değil. Ekonomi Bakanı her geçen gün bu faturayı yoksulun sırtına vurmaktan geri durmazken, ülkenin Cumhurbaşkanı ise “Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme sözümüze bir kez daha sadık kaldık." gibi absürt açıklamalarda bulunarak, halkın aklıyla dalga geçmeye devam etti.
Halkın daha onurlu ve kaliteli bir hayat yaşamasını sağlaması gereken iktidarın, yeterli bir gerekçe olarak halkın karşısına çıkmaması ise yıllardır halkın üzerinde sürdürülen sindirme ve korku politikalarının bir sonucu maalesef. Grev ve eylem hakkından söz edenlere, iktidar yanlıları aba altında sopa göstererek tehditler savururken, Erdoğan ise tepkiler karşısında “Biraz daha sabır” ifadesinde bulunarak asgari ücret tepkilerine çözümsüz kaldı.
Asgari ücret açıklanmasının ardından, çeşitli siyasi liderler ve sendika temsilcilerinden tepkiler geldi ve akabinde grev hakkı ortaya çıkmış oldu. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, asgari ücret rakamını “sefalet ücreti” olarak ifade ederek işçi sınıfını üretimden gelen güçlerini kullanmaya davet etti. Bu da haliyle birçok sendika kuruluşunda yankı buldu. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonuna bağlı Büro-İş Sendikası Genel Başkanı Alay Hamzaçebi de asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığını belirterek genel grev çağrısı yaptı. Toplumsal Özgürlük Partisi de açıklanan asgari ücreti protesto ederek genel grev çağrısında bulundu.
Asgari ücretin 30.000 TL’nin altında olmaması gerektiğini savunan CHP ise “30’un altında yokuz” sloganıyla 28 Aralık 2024 Cumartesi günü Ankara’da Tandoğan Meydanı’nda geniş katılımlı bir miting düzenleyecek.
Umarım tepkiler, iktidarın bu komik zam rakamında geri adım atmasına neden olur. “30’un altında yokuz” ama 50 bin TL’ye de talibiz.
