YAZARLAR

Tümü

Roboski’nin 13. Yılı

(3 Ay, 16 Gün önce)
28 Aralık 2011 gecesi, Roboski’nin taşlı yollarında yankılanan savaş uçaklarının sesi 34 insanın yaşamını kararttı. O gece, bir köyün acısına ve bir halkın unutulmaz yarasına dönüştü. Bugün, Roboski Katliamı’nın üzerinden 13 yıl geçti. Ancak bu geçen 13 yılda hiçbir şey değişmedi. Katliamın failleri yargılanmadı, adalet arayışı bir sonuca ulaşmadı. Roboski, 13 yıldır süregelen bir adaletsizliğin sembolü olarak karşımızda duruyor. Her geçen yıl, adaletin yerini sessizliğin aldığı bir karanlıkla büyüyor.

İrem KABATAŞ

 

Roboski Katliamı, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait F-16’ların düzenlediği bir bombardıman sonucu 17’si çocuk 34 insanın yaşamını yitirmesiyle sonuçlandı. Devlet, katledilenlerin “PKK’lı sanıldığını” açıkladı. Oysa vurulanlar, mazot ve sigara taşıyan bir kaçakçı kafilesiydi. Ölenlerin 28’i aynı aileden, Encü ailesindendi. Hayatta kalanlar arasında yer alan Servet Encü, o gece yaşadıklarını “Hepimiz ölecektik, kurtulduğuma bile sevinemedim,” sözleriyle anlattı.

 

Adalet Yerine Gelen Sessizlik

 

Devlet yetkililerinin cevabı ise sadece “yanlış istihbarat” açıklamasından ibaretti. Şubat 2012'deyse Başbakanlık tarafından kişi başına 123 bin, toplamda da 4 milyon 180 bin TL tazminat teklif edildi. Aileler elbette ki bu korkunç teklifi reddetmişlerdi. Sanki bir özür ya da tazminat kılığına bürünmüş ‘’kan parası’’  teklifiyle o insanların yaşamlarını geri getirebilirlermiş gibi… Aradan geçen 13 yıla rağmen, kimse bu katliamın sorumluluğunu üstlenmedi. Dosyalar Ankara’nın dehlizlerinde kayboldu, adalet çağrıları sessizliğe gömüldü.

 

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, yürüttüğü soruşturmada “takipsizlik” kararı verdi. Faillerin “kaçınılmaz hata” yaptığı söylendi. Ancak 34 insanın ölümü gerçekten bir hata olabilir miydi? Bu katliama hata demek, TSK gibi bir kurumun bu kadar kolay ve ağır bir hatayı yapacak kadar deneyimsiz olduğunu kabul etmek anlamına gelir. Bu karar, halkın hafızasına kazınmış bir katliamın üzerini örtmekten başka bir anlam taşımıyor. Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurular sonuçsuz kaldı. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurular ise Türkiye’nin taraf olmaması nedeniyle kabul edilmedi.

 

Ancak birileri tabii ki yargılandı: Adalet arayanlar! Katliamı protesto edenlere, sosyal medyada hak arayanlara davalar açıldı. Katledilenlerin ardından adalet isteyen sesler susturulmaya çalışıldı. Tıpkı 6 Şubat depreminin ardından kaybettikleri yakınları için adalet isteyenlere yapılan baskılar gibi, Roboski’de de 'Evlatlarımızın hesabını soruyoruz' diyenlere barikatlar ve susturma politikaları dayatıldı.

 

Dünya Roboski’ye Nasıl Baktı?

 

Roboski Katliamı uluslararası düzeyde de yankı buldu. Dünya basını, olayın vahametini şöyle aktardı:

BBC: “Hava saldırısı Kürt köylüleri öldürdü.”

CNN: “Kaçakçılar militan sanılarak öldürüldü.”

Le Monde: “Türk Hava Kuvvetleri Kürt köyünü bombaladı, 35 kişiyi öldürdü.”

Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, olayı “felaket” olarak nitelendirdi ve konunun Avrupa Birliği raporlarında yer alacağını söyledi. İnsan hakları örgütleri ise katliamı "yargısız infaz" olarak tanımladı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi, Roboski ailelerinin başvurusunu değerlendirerek Türkiye’den savunma talep etti. Bu adım, Roboski Katliamı’na dair BM’nin ilk resmi talebi oldu.

 

Ailelerin Bitmeyen Acısı

 

Roboski’nin 13. yılında, o geceyi ve sonrasında yaşananları unutmamak için sesimizi yükseltmek zorundayız. Çünkü unutmak sadece zalimlerin işine gelir. Katliam sırasında 10 yaşında olan Zerya Encü, geçen sene bu acıyı hala yaşadığını şu sözlerle ifade etti:
“Çığlıkları, ailelerin feryatlarını... 12 yıl geçti diyoruz ama hâlâ dünmüş gibi hissediyorum.”

 

Bir başka anne ise, o gece kaybettiği çocuğunu anlatırken, “Oğlumun ayakkabısını bile bulamadım,” diyordu. 13 yıl sonra geriye kalan ne? O boş ayakkabılar, boş sofralar ve sönmüş hayatlar… Adalet, hiçbir zaman onların kapısını çalmadı.

 

Zulmün Sürekliliği

 

Roboski Katliamı, Kürt halkına yönelik devlet politikalarının kanlı bir devamıdır. 1920’lerde Şeyh Said İsyanı sonrasında Palu’dan Lice’ye yayılan katliamlar, Ağrı İsyanı sırasında köylerin haritadan silinmesi, 1990’lardaki köy yakmalar, zorunlu göçler ve faili meçhul cinayetler… Her biri, Kürt halkının yaşam alanlarını yok etme, kimliğini silme ve varlığını unutturma çabasıydı.

 

2015’te Cizre’de yaşanan bodrum katı katliamları, hendek operasyonları sırasında diri diri yakılan insanların çığlıkları hâlâ kulaklarımızda çınlıyor. Kulp’tan çıkan toplu mezarlar, kaybolanların hikayesini anlatırken failler ödüllendirildi, unutturuldu. Bu topraklar, zulümle yoğrulmuş bir tarih taşıyor.

 

Roboski, bu zincirin yalnızca bir halkasıdır. Adalet yerini bulmadıkça bu zincir kırılamayacak. Devlet her geçen gün ‘’hataydı ve kandırıldık!! masallarıyla badem bıyıklarının altında gülerek bu zincirlere yeni halkalar eklemeye devam edecek.

 

Roboski’yi unutmak, 34 canın ardından dökülen gözyaşlarını, bombalanan o dağların sessiz çığlıklarını, faillerin unutturulmak istenen suçlarını kabul etmek demektir. Ancak bu katliamın utancı bizim değil, eli kanlı katillerin utancı olmalıdır. Adaleti beklemeyeceğiz; onu biz yaratacağız.


İSTANBUL
EURO
39.7179
DOLAR
36.5387
ARŞİV