YAZARLAR

Tümü

Dünyanın birçok noktasında, devlet sistemleri ve sınırlar tartışılıyor...

(2 Ay, 11 Gün önce)
Araştırmacılar ve akademisyenler uzunca bir süredir, farklı kültürlere sahip çeşitli toplulukların, aynı bölgede bir arada yaşamasından kaynaklanan çatışmaların kökeninde yer alan etnik toplulukların durumları ve tarihleri üzerine düşünmekte ve bunları analiz etmektedirler.

Bekir GÜNEŞ

 

Dahası, beşeri bilimlerde çoğu zaman tartışmalı olan "ulus" kavramı ön plana çıkmaktadır. Ulus kavramı tartışmalı olmakla birlikte, dünyanın önde gelen akademisyenleri bir ulusu oluşturan beş unsur üzerinde fikir birliğine varmış durumdadırlar. Bu unsurlar, dil, kültür, ekonomi, tarih ve topraktır. Bazı akademisyenler bu beş unsura din unsurunu eklemiştir. Fransızlar, Renan aracılığıyla, ulusun birlikte yaşama arzusu olduğunu onaylarlar.

 

Ancak bu noktada Fransa'da Korsikalılar ve Bretonlar; İspanya'da İspanyollar ve Basklar; Belçika'da Flamanlar ve Walonlar arasındaki çatışmayı ya da Quebec'teki Fransızların, Amerika'daki Kızılderililerin ya da bu ülkelerde yaşayan diğer azınlıkların yaşadığı hayal kırıklıklarını da unutmamak gerekir.

 

Ayrıca Seylan ve Hindistan’daki Sikler ve Tamiller, Çin’de yaşayan çok sayıda azınlık, eski Sovyetlerde yani bugünkü Rusya’da yaşayan azınlıklar ve diğer milliyetler sorunu da görmezden gelinemez. Aynı zamanda, Ermeniler, Cezayir'deki Kabiller, Fas'taki Berberiler, Bosna sorunu, Ruanda, Tuaregler, siyah Moritanyalılar, Casamance, çeşitli Afrika ülkelerindeki Halpoular (Senegal, Mali, Moritanya, Burkina Faso, Gine, Nijerya, Çad, Kamerun - kısacası Atlas Okyanusu'ndan Kızıldeniz'e kadar uzanan Pulaar-Foulfoul) ve Türkiye, İran, Irak, Suriye ve Rusya'daki Kürtler (tarih boyunca unutulmuş) gibi halklar da unutulmamalıdır.

 

Görüldüğü üzere bu evrensel bir sorundur. Dünyadaki pek çok 'barut fıçısının' temelinde bu sorun yatmaktadır ve bu nedenle siyaset bilimciler bu sorunu çözmenin etkili yollarını bulduklarını iddia etmektedirler. Bunlar:

1- Üniter devlet

2- Bölgesel özelliklere sahip üniter devlet

3- Federasyon

4- Konfederasyon       

 

Birkaç on yıldır bu yapıların denenme ve uygulanma girişimlerinin yoğunlaştığını belirterek birkaç örnek verelim:

Fransa'da, Yeni Kaledonya'nın Fransa'dan ayrılarak üniter bir devlet olarak yaşamak isteyip istemediğini öğrenmek için üç referandum yapılmıştır. Sonuçlar, herhangi bir muammaya yer bırakmaksızın belirli bölgesel özelliklere sahip üniter bir devlet olarak yaşamaktan yana olmuştur. Belirli bölgesel ve yöresel özelliklerin tanınmasına yönelik bu politika Korsika, Mayotte, Brittany, Alsace-Lorraine, Bask Bölgesi vb. için de sıklıkla tartışılmaktadır.

 

Kanada'da, savunma, dış politika, para politikaları, anayasa hukuku gibi egemenlik işlevlerini elinde tutan federal sistem, iki ana halkın (Anglo-Saksonlar ve Frankofonlar) bir arada yaşamaya devam edebilmesi için yeterlidir.

 

Almanya ve İspanya, belirli bölgesel özelliklerin tanındığı birer federal devlettir.

 

Belçika'da iki halkın (Wallonia ve Flanders) aynı federasyon altında bir arada yaşaması, Kanada'da olduğu gibi iki halkın ortak değerlerle yan yana yaşamasına olanak tanımaktadır.

 

Çek Cumhuriyeti ve Slovak Cumhuriyeti'nde, iki halkın bir arada yaşamasının zorluğu, çatışmaya son veren bir referanduma yol açmış ve iki farklı devlete sahip iki cumhuriyet yaratmıştır.   

 

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) çöktüğünde de referandumlar yapılmış; Litvanya, Estonya ve Letonya ayrılarak üniter bir devlet olarak yaşamayı tercih etmiştir.

 

Dünyadaki tüm örneklere burada yer vermemiz mümkün olmamakla birlikte farklı bölgelerde halkların bir arada yaşama hakkı konusunda pek çok zorluk olduğunu söylemek faydalı olacaktır.

 

Aynı coğrafi alanda farklı kültürlere sahip toplulukların bir arada yaşamasına ilişkin bu sorunların kökeni geçmişe dayanmaktadır. Roma ve Yunan toplumlarında da bu durum mevcuttu. Ancak Roma dünyasında farklı kültürlerin asimilasyonu oldukça erken bir dönemde fark edilmiş ve Roma, hak eden şehirlere ve bireylere ödül olarak Roma vatandaşlığı hakkı tanımıştır.

 

Ancak yine de bazı itirazlar (isteksizlikler) bulunmaktaydı. İkinci yüzyılın sonunda düşmanları tarafından Yunanlılara karşı kullanılan argümanlardan biri, tüm İtalyanlara vatandaşlık hakkı verme niyetinde oldukları iddiasıydı ve Romalılar genellikle muhafazakâr reflekslerle hareket ediyorlardı. Onlar için Roma vatandaşlığını genişletmek, sunduğu avantajlardan yararlanan insan sayısını çoğaltmak anlamına geliyordu.

 

Akdeniz havzasının fethiyle birlikte Roma, evrensel misyona sahip bir imparatorluk haline geldi. Daha sonra bakış açısı yavaş yavaş değişmeye başladı ve MS 212’ye gelindiğinde kayda değer bir direnişle karşılaşılmadı. Caracalla Fermanı’nın İmparatorluğun tüm sakinlerine tam vatandaşlık hakkı tanımasıyla ‘yabancı’ kavramı ortadan kalktı. Başlangıçta Romalı aristokrat ailelerden seçilen imparatorlar, daha sonra İtalya'daki ve ardından eyaletlerdeki alt soylulardan seçildi. 2. yüzyıldaki Antonianlar Galya ve İspanya'dan; Severanlar Afrika'dan (Leptis Magna) geldi. Heliogabalus, Suriyeli bir imparatordu. İmparatorluğun hayati merkezi giderek doğuya kaymış ve 330'da Konstantinopolis'in kurulması da bu durumu teyit etmiştir.

 

İktidarın doğası ne kadar evrensel olursa, etnik kültürlerin çeşitliliğinin o kadar fazla dikkate alındığı söylenebilir mi? Mısırlılar, Romalılar, Yunanlılar, Osmanlılar gibi toplumlarla; Hıristiyanlık, Yahudilik, Budizm veya İslam gibi dinler örnek olarak gösterilebilir mi?

 

Ya da Amerika Birleşik Devletleri, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri, Yugoslavya, Çekoslovakya veya son zamanlarda Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi, aynı coğrafi alanda etnik toplulukların bir arada yaşaması sorununa bir çözüm olarak düşünülebilir mi?

 

O halde, ulus-devlet kavramının bir parçasını oluşturan "aynı topraklar üzerinde yaşayan ve aynı hükümete itaat eden çok sayıda insan” uygun bir yanıt oluşturmakta mıdır?

 

Ortaya atılan soru vatandaşlık kavramının cevabını aramaya yöneliktir. Kuşkusuz vatandaşlık, Aristoteles'in açıkça belirttiği gibi, rütbe, kast, zenginlik, cinsiyet, entelektüel yetenek, kültür, geçmiş, köken, din ve hatta yaştan bağımsız olarak her insanın "şehrin yaşamına katılma" hakkı olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla vatandaşlık fikri evrenseldir.


İSTANBUL
EURO
43.2143
DOLAR
38.0032
ARŞİV