YAZARLAR

Tümü

Öyle bir yerdeyiz ki….

(23 Gün, 16 Saat önce)
Başlık Ahmet Kaya’nın yıllar önce seslendirdiği bir türkünün adından geliyor. Türkünün orijinal adı ise “öyle bir yerdeyim ki” biçimindedir. Farklı versiyonda Selda Bağcan‘ın da seslendirdiği bu türkünün içinde şöyle bir nakarat geçiyor:

Tuma ÇELİK

 

“Dostum dostum güzel dostum 

Bu ne beter çizgidir bu 

Bu ne çıldırtan denge 

Yaprak döker bir yanımız 

Bir yanımız bahar bahçe

 

Türkü her ne kadar yıllar önce dile getirilmiş, söylenmiş ise de, bugün Türkiye’nin haline baktığımızda Türkiye’nin durumunu çok güzel ortaya koyuyor. İçinde bulunduğu çelişkileri de açık bir şekilde anlatıyor.

 

Evet şu anda Türkiye’de her anlamda çok ciddi çelişkiler yaşanıyor. Zenginlik-fakirlik, yiyenler-yemeyenler, sevinenler-üzülenler, gülenler-ağlayanlar… kısacası her alanda zıt kutuplar birbirinden fersah fersah uzak ve farklı biçimlerde yaşamlarını devam ettirmeye çalışıyorlar.

 

Siyasi iktidar da aslında Türkiye’nin içinde bulunduğu bu çok çeşitli çelişkilerin içinde bulunuyor. Ekonomide, bürokraside, siyasette, uluslararası ilişkilerde ve daha birçok alanda çok ciddi çelişkilerin içerisinde debeleniyor. Bu çelişkilerin hepsini teker teker ele almak elbette mümkün değil. Ama bence günümüz açısından önemli ve belki de en öncelikli olduğunu düşündüğüm bir yerden başlamak istiyorum.

 

Biliyorsunuz birkaç ay önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Meclis Grup Toplantısı’nda yaptığı bir çıkış vardı; “İmralı’da bulunan PKK Genel başkanı Abdullah Öcalan gelsin savaşı bitirdigini, silahları bıraktığını açıklasın, mecliste konuşmaya başlasın” mealinde bir açıklamaydı bu çıkış. Bu açıklama sonrasında da farklı kesimlerde, farklı çevrelerde hızlı bir siyaset trafiği yaşandı.

 

Daha sonra İmralı‘da PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan ile görüşen DEM Parti heyeti burada yaptığı görüşmelerin içeriğini(?), ziyaret ettiği mecliste yer alan, almayan Türkiye’deki bir çok parti yönetimi ile tartıştı. Yazılı ve görsel medya kuruluşlarında, sosyal medya platformlarında günlerce, yapılan ziyaretler konuşuldu ve tartışıldı. Öyle bir iklim yaratıldı ki herkes “yarın barış sağlanacak, silahlar gömülecek ve Türkiye’de yeni bir barış ortamı yaşanacak” beklentisi içerisine girdi.

 

Diğer tarafta iktidardakiler, Türkiye’nin her tarafında ve her kesime yönelik hızlı bir gözaltı ve tutuklama furyası başlattı. Parti liderleri, belediye başkanları, gazeteciler ve hatta menejerler-sanatçılar etten-püften sebeplerle gözaltına alındı/tutuklandı. Aynı zamanda Kuzey Irak ve Kuzey-Doğu Suriye’ye yönelik ciddi saldırılar geliştirilmeye başlandı. İşte bahsetmeye çalıştığım çelişki tam da burada yaşanıyor.

 

Şimdi durup aslında sormak istiyorum; İktidar eğer gerçekten Türkiye’de yeni bir barış sürecini hayata geçirmek istiyorsa, normalde yapması gereken; herkese daha samimi, daha demokratik daha liberal bir yaklaşım değil midir? İktidardakiler eğer gerçekten Türkiye’de yeni bir barış sürecini hayata geçirmek istiyorlarsa, bu barış sürecinin diğer tarafında bulunanlara göstermesi gereken yaklaşım böyle mi olması gerekiyor? 

 

Tabi şu da düşünülebilir: İktidardakiler samimi ve gerçekten yeni bir süreci başlatmak istiyorlar. Ancak diğer taraftakiler bu sürece hazır değiller ve böyle bir sürece gelmiyorlar. Bu yüzden de İktidardakiler radikal bir mücadele başlatıyorlar. Bu radikal mücadelenin de ilk ayağı olarak muhalefet odaklarını tasfiye etmeye çalışıyorlar.

 

Bence iktidardakiler içinde yaşadığımız durumda ikinci yolda yürüyorlar ve dolayısıyla önümüzdeki süreçte çok ciddi ve keskin bir mücadeleye doğru gidiyoruz. Bu yüzden de bu mücadelenin iktidar açısından başarıya ulaşabilmesi için muhtemel muhalefet odaklarını şimdiden susturmaya, ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.

 

Onlarca gazetecinin, aralarında Belediye başkanları, Parti liderlerinin de bulunduğu yüzlerce siyasetçinin ve hatta yaklaşık 12 yıl önce yaşanan gezi direnişinin faili olduğu iddia edilenlerin “cadıavı” misali gözaltına alınması/tutuklanması da bence bundandır. 

 


İSTANBUL
EURO
39.7179
DOLAR
36.5387
ARŞİV