Elif Gamze BOZO
Savaşın Gölgesinde Mezhepsel Katliamlar
Suriye, 2011’den bu yana süregelen iç savaşla yıkıma uğradı. Bu süreçte mezhepsel ve etnik kimlikler hedef haline geldi; özellikle de Aleviler. Son günlerde Suriye’de Alevilere yönelik yeni bir katliam yaşandığına dair haberler geliyor. Ancak ne uluslararası kamuoyu ne de bölgesel aktörler bu insanlık suçuna gereken tepkiyi veriyor.
Suriye’deki Aleviler, rejimin bir parçası olarak görülerek savaş boyunca hedef alındı. Oysa Suriye’deki Alevi nüfusun tamamını Baas rejimiyle özdeşleştirmek büyük bir yanılgıdır. Sivil Aleviler, savaşın en ağır bedelini ödeyen kesimlerden biri oldu. El Kaide ve IŞİD gibi radikal gruplar, Alevilere yönelik sistematik katliamlar düzenledi, köyler basıldı, insanlar mezhepleri nedeniyle infaz edildi. Bugün yaşananlar, bu vahşetin yeni bir perdesi gibi görünüyor.
Uluslararası Sessizlik ve Çifte Standart
Ortadoğu’da yaşanan insan hakları ihlallerine karşı Batı’nın seçici duyarlılığı bir kez daha kendini gösteriyor. Söz konusu Aleviler olduğunda uluslararası kuruluşlar, medya ve insan hakları örgütleri adeta sessizliğe bürünüyor. Oysa aynı coğrafyada farklı etnik veya dini gruplar hedef alındığında dünya ayağa kalkıyor. Bu çifte standart, sadece Alevileri değil, bölgedeki tüm azınlıkları daha büyük bir tehdit altında bırakıyor.
Tarihten Ders Almak ve Harekete Geçmek
Tarih boyunca Aleviler, inançları ve kimlikleri yüzünden ağır bedeller ödedi. Osmanlı’dan günümüze, katliamlar, sürgünler ve toplumsal dışlanmalar yaşandı. Bugün Suriye’de benzer bir tarih tekerrür ediyor. Ancak unutulmamalıdır ki sessizlik, bu suçları meşrulaştırır.
Peki, ne yapılmalı?
* Uluslararası toplum harekete geçmeli: Alevilere yönelik saldırılar insan hakları ihlali olarak tanınmalı, failler hesap vermeli.
* Bağımsız araştırmalar yapılmalı: Katliamların boyutunu ve sorumlularını ortaya koyacak bağımsız araştırma komisyonları kurulmalı.
* Medyatik ve siyasi sessizlik kırılmalı: Alevi toplumunun yaşadığı zulüm gündeme taşınmalı, insan hakları örgütleri bu konuda baskı oluşturmalı.
* Dayanışma gösterilmeli: Türkiye ve dünyadaki Alevi örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve insan hakları aktivistleri ortak bir ses çıkarmalı.
Yeni Şafak Yazarı Alevilere Nefret Söyleminde Bulundu
Türkiye’de kutuplaşmayı derinleştiren unsurlardan biri de nefret söylemi. İktidara yakın Yeni Şafak gazetesinde İsmail Kılıçarslan, “Sizce de öyle değil mi?” başlıklı köşe yazısında Alevilere yönelik ayrımcı ve nefret içeren ifadeler kullandı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “Alevilere saldırıları endişe ile takip ediyoruz” sözlerini eleştiren Kılıçarslan, şu ifadeleri kullandı:
“Suriye devleti bulundukları yerlerde terör estiren, sivilleri öldüren, bombalayan, devletin bütün uyarılarına rağmen bunu yapmaya devam eden Nusayri teröristlerin 100’e yakınını telef etti ya. Ona içerlemiştir. ‘Suriye’de Sünnilere saldırıları endişe ile takip ediyoruz’ demediler hayatlarının hiçbir anında. Ama Anadolu Aleviliği ile neredeyse hiçbir ortak paydası olmayan, Suriye’de emperyalistlerin köpekliğini yapan, yapmaya da devam eden Nusayrileri, üstelik son derece tehlikeli bir şey yaparak ‘Alevi’ parantezine de alıp savunmak ancak Özgür Özel’e yakışırdı zaten.”
Bu tür söylemler, yalnızca Alevileri değil, toplumun tamamını kutuplaştırarak daha büyük tehlikeler doğurur. Alevilere yönelik saldırıları görmezden gelmek, hatta nefret söylemiyle meşrulaştırmak, yeni katliamların önünü açar.
Suriye’de yaşanan Alevi katliamı sadece bir mezhebin değil, insanlığın meselesidir. Sessiz kalmak, bu suça ortak olmaktır. Bugün sesimizi yükseltmezsek, yarın bu zulüm daha büyük boyutlara ulaşacaktır.