Mehmet Murat YILDIRIM
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalan bu zulmü, en iyi Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta gördük. 1978’de Maraş’ta, “Aleviler camileri yakıyor” yalanıyla kışkırtılan kalabalıklar, evleri ateşe verdi, çocukları, kadınları diri diri yaktı. Devlet hep izledi. 12 Eylül darbesinin taşları, bu katliamlarla döşendi. 1993’te Sivas’ta Madımak Oteli’nde yakılan canlar, 16. yüzyıldan bugüne değişmeyen zihniyetin aynasıydı adeta. O gün otelin önünde “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” diyenler, bugün Erdoğan’ın “Yeni Türkiye” dediği karanlığın taşlarını döşüyorlar.
Ve Gezi… 2013’te halk ayağa kalktığında, en ön safta olanlar arasında yine Alevi gençler vardı. Onları da vurdu devlet. Ali İsmail’i tekmeleyerek öldürdüler, Ahmet Atakan’ı gaz bombasıyla hedef aldılar. Şimdi, 12 yıl sonra, Gezi direnişine yeni bir “soruşturma” açılıyor. Birilerinin kabusu bitmiyor, çünkü Gezi hâlâ en büyük korkuları. Erdoğan, 2013’ten beri Gezi’yi “darbe girişimi” olarak anlatıyor, çünkü o isyanın ruhu hâlâ sokaklarda ve onu çok korkutuyor.
Bugün Suriye’de Aleviler katledilirken, bu katliamın aktörleri Erdoğan’ın desteklediği çeteler. Bu gruplar, Halep ve Lazkiye kırsalında Alevi köylerini basıyor, insanları katlediyor. Türkiye’nin yıllardır beslediği bu selefi çeteler, aldıkları emirle şimdi kanlı işlerini tamamlıyor. Erdoğan, tıpkı Osmanlı padişahları gibi, eli kanlı bir devletin yeni sureti olarak bu karanlığın perde arkasında avuçlarını sıvazlıyor.
Ama ne kadar kan dökerlerse döksünler, ne kadar zulüm kurarlarsa kursunlar, hakikat değişmez. Osmanlı’nın cellatları Pir Sultan’ı susturamadı. Maraş’ın, Sivas’ın failleri insanları unutturamadı. Roboski’nin, Suruç’un, Ankara Garı’nın bombaları korkuyu büyüttü, ama mücadeleyi bitiremedi. Ve bugün, Gezi’de atılan o slogan hâlâ geçerli;
“Bu daha başlangıç. Mücadeleye devam.”