Mehmet Murat YILDIRIM
"Sayın Yıldırım, hayatın akışında, insan telaşında bir faturanın ödenmemesi gayet doğal. Eğer ödeme yapamayacaksanız, lütfen bize bildirin. Bir çözüm bulalım. Eğer ödeme imkanınız varsa, 10 gün içinde ödemenizi rica ediyoruz."
Bir an donup kaldım. Cümleleri tekrar tekrar okudum. Gözümün önüne yıllar önce Aydın’da yaşadığım bir sahne geldi. Elektrik şirketinin görevlileri bir evin elektriğini kesiyordu. Evin camına çıkan bir kadın hıçkırıklar içinde bağırıyordu;
"Şerefsiz adam! Elektriğimi kesme, şerefsiz adam!"
O an aklımdan çıkmayan şey, bu kadının çığlığının yalnızca bir elektrik kesintisiyle ilgili olmadığıydı. O sahneyi gördüğümüze eşimle birbirimize bakıp, “nasıl bir ülkede yaşıyoruz biz” demiştik. Bu, bir sistemin vatandaşıyla kurduğu ilişkinin özetiydi adeta. Kendi ülkemde bir fatura birkaç gün geciktiğinde bir SMS gelir, ardından tehditkâr bir uyarı: "Ödeme yapmadığınız takdirde 5 gün içinde enerjiniz kesilecektir." Sonra ekip gelir, kimsenin yaşadığına, kışın ortasında olup olmadığına bakmadan elektriğinizi keser. Ekibin suçu yok burada, suçlu sistemin ta kendisi!
Bir yanda sert, acımasız bir devlet, diğer yanda ise insani bir yaklaşım sergileyen bir sistem. İsviçre’de bana gönderilen mektupta, bir insan olarak varlığımın farkında olduklarını hissettim. Benimle bir borçlu olarak değil, hayatın olağan akışı içinde bazen ödemelerin gecikebileceğini bilen bir muhatap olarak konuşuyorlardı.
Ülkeler, hükümetler, yasalar farklı olabilir ama devlet dediğimiz yapı, vatandaşına nasıl davrandığıyla anlam kazanır. Devlet, sert bir ceza aygıtı mı olmalıdır, yoksa toplumun refahını gözeten bir mekanizma mı? İşte bu, bir medeniyet tercihidir.
Türkiye’de bir elektrik faturası ödenmediğinde vatandaşını tehdit eden sistem, batılı bir ülkede çözüm arayan, insani bir yaklaşımla meseleyi ele alan bir yapıya dönüşüyor. Oysa devletin temel görevi insanı yaşatmak. İnsanını yaşatmayan, sadece yöneten ve cezalandıran bir sistem, kendi vatandaşını en büyük yük olarak görmeye başladığında, işte o zaman devletin varlık sebebi tartışılır hale gelir…
Elin memleketinde ben bir insanım. Kendi memleketimde ise yalnızca bir abone numarası…
Şimdi elimde bu mektupla düşünüyorum; Devlet dediğin, vatandaşıyla nasıl konuşmalı? Bir elektrik faturası bile bunu anlatmaya yetiyor.