Elif Gamze BOZO
Basın özgürlüğü kağıt üzerinde yerli yerinde duruyor olabilir. Anayasal güvence, uluslararası sözleşmeler, “demokratik” söylemler… Ama gerçekte, OHAL ilan edilmeden OHAL koşulları yaşatılıyor bu ülkede. Çünkü gerçekleri yazmak suç sayılıyor artık. Çünkü bir fotoğraf, bir haber başlığı, bir protesto görüntüsü, iktidarın ‘gerçeklik’ algısını tehdit ediyor.
İstanbul ve İzmir’de sabah saatlerinde düzenlenen ev baskınlarında, sadece insanlar değil, aynı zamanda hukukun da evi basıldı. Eski İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, SOL Parti yöneticileri, BirGün yazarı Barış İnce ve eşi, TKP yöneticileri… Gözaltına alınan isimlerin ortak özelliği, ses çıkarmaları. Bu ülkenin gürültüsünde susturulmak istenen her ses, bugün birer hedef haline gelmiş durumda.
Bu tabloya bakınca, “Bu bir tesadüf” demek saflık olur. Bu bir mesajdır. Basına, muhalefete, hukukçulara, yurttaşa… “Konuşma” denmektedir. Ama ne mutlu ki, bu mesajı alanlar da geri adım atmıyor.
Gerçeği yazmak suç değildir. Suç olan, gerçeği susturmak için kurulan bu baskı düzenidir. Ve bu düzen ne kadar hoyrat davranırsa davransın, bir gerçek değişmeyecek: Kalem, elden düşmedikçe yenilmez. Kamera, kayda girmeyi sürdürdükçe unutturulamaz.
Bu karanlık dağılır. Yeter ki, cesaretle bakabilelim gerçeğin gözlerine.