Röportaj: Sinan CANTÜRK
Kardeşi Zeki Demirkubuz’un filmlerinden tanıdığımız Apo, yani Abdullah Demirkubuz, sinema dünyasının görünmeyen ama olmazsa olmaz karakterlerinden biri. Onunla yaptığımız samimi röportajda, sinema yolculuğunu, şiire ve fotoğrafa olan ilgisini, bugünün sinemasını ve hayat felsefesini konuştuk.
“Ben kendi halinde, sıradan biriyim”
Apo, kendini büyük laflarla anlatmak yerine, “kendi halinde sıradan biri” olarak tanımlıyor. Sokak hayatını seviyor, sürekli öğrenmeye çalışıyor. Onun dünyasında profesyonel unvanlardan çok, hayatın içinden gelmek önemli.
Sinemayla ağabeyinin peşinden gelen bir yolculuk
Sinema serüveni, ünlü yönetmen Zeki Demirkubuz’un yanında başlamış. Klasik bir oyunculuk ya da yönetmenlik hikâyesi değil onunki. Setlerde bulunarak, yapım sürecinde çalışarak, zaman zaman kamera önüne geçerek sinemanın içinde bir yer edinmiş. Kendini bir sinema “emekçisi” olarak tanımlıyor ve bu emekçiliği bir yaşam biçimi olarak sürdürüyor.
Şiir ve Fotoğraf: Duyguların izini sürmek
Apo için şiir ve fotoğraf, profesyonel bir hedef değil, duyguların belgesidir. “Hayatın ve duyguların akışını şiirle ve fotoğrafla belgelemekten keyif alıyorum” diyor ve bu alanlardaki ilgisini “amatörce” bir zevkle sürdürüyor.
Sinemanın Geleceği: Kabuk Değişimi
Bugünün sinemasını bir geçiş dönemi olarak görüyor. 100 yıllık sinema tarihinin teknik ve estetik anlamda büyük bir dönüşüm yaşadığını düşünüyor. “Sinemanın gelecekteki kimliğini aradığını, teknolojik devrimle beraber hızla yenilendiğini” ifade ediyor.
“Gelecek planım yok, olması da gerekmiyor”
Sinema adına bir gelecek planı olmadığını net bir dille belirtiyor. Ona göre sinema, bir yatırım ya da çıkar aracı değil; anın içinde yaşanması gereken bir alan. Bu yüzden “gelecek için bir sinema planım olmadı, olmayacak da” diyerek duruşunu ortaya koyuyor.
Bugün Yaşananlar Bir Sınav
Günümüz dünyasını bir sınav olarak tanımlıyor. İyilerin ve içten olanların kazandığı bir sürece tanıklık ettiğimizi düşünüyor. Onun için mesele para ya da ödül değil; insan kalmak, doğru kalmak.
