Röportaj: Sinan CANTÜRK
“Politik bir çevrede büyüdüm”
1995 yılında Dersimli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Deniz Can Aydın, Kürt Alevi bir kimliğe sahip. Aydın, bu kimliğin hem devrimci siyasetle hem de devletin baskıcı pratikleriyle erken yaşta tanışmasına sebep olduğunu belirtiyor. Babasının Devrimci Yol geleneğinden gelen bir devrimci olduğunu ifade eden Aydın, çocukluk ve gençlik yıllarını politik bir çevrede geçirdiğini vurguluyor.
İlk, orta ve lise eğitimini Ankara’da tamamlayan Aydın, lise yıllarından itibaren devrimci hareketler içerisinde örgütlü faaliyet yürütmeye başladığını söylüyor. Gezi İsyanı döneminde katıldığı eylemler nedeniyle tutuklanarak Sincan F Tipi Cezaevi’ne konulan Aydın, cezaevindeyken hukuk fakültesini kazanıyor. Tahliyesinin ardından başladığı hukuk eğitimini yüksek onur derecesiyle tamamlayarak avukatlığa başlıyor ve insan hakları alanında çalışmaya yöneliyor.
Sosyalistler Partisi’nin doğuşu: “Yeni bir arayışın ürünü”
Sosyalistler Partisi (SOLDEP), Aydın’ın ifadesiyle bir partileşme sürecinden önce kolektif bir arayışla, daha sonra ise dernekleşme üzerinden inşa edildi. Aydın, bu oluşumun Türkiye İşçi Partisi (TİP) ya da Sosyalist İktidar Partisi (SİP) gibi yapılarla teorik veya yapısal bir bağının olmadığını açıkça belirtiyor. Bir dönem TİP içerisinde siyaset yaptıklarını dile getirse de SOLDEP’in herhangi bir partinin ardılı ya da bölünmesi olarak değerlendirilmemesi gerektiğinin altını çiziyor.
“Bürokratik örgüt yapılarının dışına çıkmalıyız”
SOLDEP’in kuruluş gerekçelerini mevcut sosyalist yapıların yetersizlikleri üzerinden açıklayan Aydın, partinin temel çıkış noktalarından birinin “örgütsel bürokrasiye karşı durmak” olduğunu belirtiyor. Yerel inisiyatiflerin önünü açan, hareket kabiliyeti yüksek bir devrimci örgüt modeli inşa etmeyi amaçladıklarını vurgulayan Aydın, bu yapının gençlerin ilgisini çektiğini ve üyelerinin çoğunluğunun geçmişte örgütsüz olduğunu söylüyor.
“Kürt hareketiyle dönemsel değil, ideolojik bir dayanışma içindeyiz”
Aydın, partinin Kürt meselesine yaklaşımının seçimlik ya da konjonktürel bir anlayışla değil, ideolojik bir netlik üzerinden kurulduğunu belirtiyor. SOLDEP’in komünist ilkeleri açıkça savunduğunu ve Kürt Özgürlük Hareketi ile devrimci bir dayanışma içinde olduğunu vurguluyor.
“Yeni bir mücadele birliği inşa ediyoruz”
Partinin “-ler” ekiyle çoğulcu bir yapı olduğunu hatırlatan Aydın, sosyalistlerin, devrimcilerin, anarşistlerin, liberter komünistlerin ve mücadele arayışı içindeki farklı kesimlerin bir araya gelebildiği bir yapı kurduklarını söylüyor. SOLDEP’in, geçmişin tabularını terk eden, kutsal metin muamelesi gören ideolojik kalıpları sorgulayan, özgürlükçü bir siyasal hattı benimsediğini ifade ediyor.
“Kesişen mücadele hatlarını önemsiyoruz”
Aydın, sınıf merkezli siyaset anlayışlarının yetersiz kaldığına dikkat çekerek, günümüzde işçileşme ve sömürü biçimlerinin değiştiğini belirtiyor. Neoliberal, patriyarkal ve kapitalist rejimin ezilen tüm toplumsal kesimlere yönelik çok yönlü bir baskı uyguladığını vurgulayan Aydın, SOLDEP’in LGBTİ+, kadın, ekoloji ve gençlik mücadelelerinin bağımsız ve görünür olmasına özel önem verdiğini ifade ediyor.
SOLDEP ismi nereden geliyor?
Sosyalistler Partisi’nin kısaltması olan “SOLDEP”, dernek dönemindeki “SOLDER” isminden türetilmiş. Aydın, bu ismin hem tanınırlık açısından hem de örgütsel demokrasi vurgusu nedeniyle “DEM” ekini taşımasının bilinçli bir tercih olduğunu ifade ediyor.
“Barış süreci barış isteyenlerin örgütlenmesiyle mümkün olur”
Gündemde yer alan yeni barış ya da çözüm süreci ihtimaline ilişkin açıklamalarda bulunan Aydın, süreci olumlu karşıladıklarını ancak bunun devletin tekeline bırakılamayacak kadar önemli bir mesele olduğunu vurguluyor. Gerçek bir barışın, Kürt halkı başta olmak üzere tüm halkların örgütlü iradesiyle sağlanabileceğini belirten Aydın, “Barışı toplumsallaştırmak” gerektiğini dile getiriyor.
Aydın, AKP-MHP iktidarının siyasal ajandasını bildiklerini ve bu ajandaya karşı geniş bir toplumsal barış cephesinin örülmesi gerektiğine inandıklarını belirtiyor. 7 Haziran 2015 sürecini örnek göstererek, iktidarın en büyük siyasi yenilgilerini yine bir çözüm süreci sırasında aldığını hatırlatıyor.
“Saraçhane direnişi, faşizmin genelleştiğini gösterdi”
19 Mart’ta İstanbul Saraçhane’de yaşanan protestolara da değinen Aydın, yaşanan süreci yalnızca CHP ya da Ekrem İmamoğlu özelinde ele almanın yanlış olduğunu söylüyor. İmamoğlu’na yönelik yargı operasyonunun, daha önce DEM Partili belediyelere ve muhaliflere yapılan saldırıların genelleşmiş hali olduğunu ifade eden Aydın, bunun rejimin tüm muhalefete karşı yürüttüğü faşist bir saldırı olduğunu dile getiriyor.
“Çözüm sokakta, sandıkta değil”
SOLDEP’in seçim odaklı değil, sokak ve mahalle merkezli siyasal mücadele yürüttüğünü belirten Aydın, “Çözüm sandıkta değil, sokakta” şiarını benimsediklerini söylüyor. Saraçhane sürecinde, özellikle gençlik hareketinin beklenmedik bir direniş gösterdiğini ve bu süreci bir örgütlenme hamlesi olarak değerlendirdiklerini ifade ediyor.
“Hücum Et” adlı kampanyalarıyla bu süreçte siyasal hedeflere yönelme çağrısı yaptıklarını belirten Aydın, barikat başlarında yer alan gençlerin kaygılarını örgütlü bir siyasete dönüştürmenin sorumluluğunu taşıdıklarını belirtiyor.
“Hatıralarla vedalaşan yeni bir devrimci örgütüz”
Deniz Can Aydın, Sosyalistler Partisi’ni “geçmişle hesaplaşan değil, hatıralarla vedalaşmayı kabul eden bir yapı” olarak tanımlıyor. Yeni bir örgütsel modelin aidiyetini kurmaya çalıştıklarını belirten Aydın, “Kazanacağımıza inanıyoruz” diyerek sözlerini tamamlıyor.
