Mehmet Murat YILDIRIM
Geçtiğimiz günlerde Silivri açıklarında 6.2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Kimi “büyük deprem değildi” dedi, kimi “şimdilik ucuz atlattık.” Ama gerçek şu; Bu bir öncüydü. İstanbul için geri sayım başladı. Ve biz, 16 milyon insan, göz göre göre gelen bir felakete doğru ilerliyoruz.
Deprem uzmanları yıllardır bağırıyorlar! Prof. Dr. Naci Görür, “En az 7.2, en fazla 7.6 büyüklüğünde bir deprem bekleniyor,” diyor. Prof. Dr. Celal Şengör, “İstanbul’un yüzde 70’i bu depreme dayanamaz,” diye uyarıyor. Prof. Dr. Ahmet Ercan, olası bir depremin yüzbinlerce cana mal olabileceğini söylüyor.
Ama kim dinliyor?
AKP mi? Erdoğan mı?
Hayır!
Onların gündeminde kentsel dönüşüm yok, halkın güvenliği yok. Onların gündeminde sadece ihale, yandaş, arsa ve seçim var. Koltuğu korumak için her şeyi yaparlar. Ama İstanbul’u korumak için bir adım bile atmazlar.
6 Şubat: Uyarıydı, ama kimse ders almadı
Hatırlayın… 6 Şubat 2023 sabahı Türkiye yıkıldı. Maraş merkezli depremlerde on binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan evsiz kaldı. Ama o gün sadece binalar yıkılmadı. O gün, devletin ayakta zannettiğimiz kurumları, AKP’nin “yaptık” dediği yollar, hastaneler, okullar da çöktü.
Kızılay çadır sattı.
AFAD günlerce ulaşamadı.
Erdoğan çıkıp “kader planı” dedi.
Ama bu kader değildi. Bu bir tercihti. Bu, rantla ayakta duran bir iktidarın tercihiydi.
“Devlet eliyle deniz kumu satılıyordu”
Deprem sonrası konuştuğum Hatay-Samandağlı bir müteahhit, Fethullah Çiftçi’nin sözleri hâlâ kulaklarımda: “Deniz kumu devlet eliyle satılıyordu. Buna göz yumuyorlardı.” Evet, içi tuz dolu, beton için ölüm anlamına gelen o kumlar, devletin bilgisiyle inşaatlara gitti. Okullar, hastaneler o kumlarla yapıldı. Ve 6 Şubat’ta mezara döndü.
Yani çürüme sadece siyasette değil, temelinde. Temeli yalan, ihmal ve vurgunla atılan bir ülkenin üstünde sağlam hiçbir şey kalmaz.
İstanbul’da aynı senaryonun daha korkuncu kapıda
Bugün İstanbul’un altyapısı hazır değil. Acil toplanma alanları ya AVM oldu, ya rezidans. Deprem toplanma noktaları Google’da kalmış bir harita verisi artık. Olası bir yıkımda ne su kalacak, ne elektrik, ne ulaşım.
Devlet? Yok.
AFAD? Ancak haber çıkarsa gelir.
Kızılay? Belki yine çadır satar.
“Bu düzen yıkılmadan, bu ülke ayağa kalkmaz”
İstanbul’da yaşanacak büyük deprem, sadece bir doğa olayı değil. Aynı zamanda bir yönetim testidir. Ve bu iktidarın bu testi geçemeyeceği, 6 Şubat’ta açıkça görüldü.
Recep Tayyip Erdoğan’ın “yol yaptık” diyerek övündüğü yollar, o gün çöktü. “Hastane yaptık” dedikleri yerler enkaz oldu. “Kentsel dönüşüm” dedikleri şey, halkın sırtından zengin ettikleri müteahhitlerin yeni servet kapısıydı.
Artık hiçbir mazeret kabul edilemez. Bu halkın canı, bu kadar ucuz olamaz.
İstanbul, göz göre göre ölüme yürüyor. Bu gidişe dur demek zorundayız. Aksi halde, o gün geldiğinde sadece İstanbul değil, insanlık da gömülecek o enkazın altına.